5 Ocak 2013 Cumartesi

Serie A düşerken, yükselen Juventus..

Serie A'nın son yıllardaki rakip liglere göre azalan marka değeri, izlenme oranları, stadyum dolulukları ve yıldız ayak sayısı İtalyanlar tarafından da kabul edilir oldu. Hal böyleyken bu kalite düşüşünden faydalanan bir takım olarak Juventus son 3 yılda büyük yükselişte...

2012-2013 sezonunda hafta itibariyle en yakın temsilcisi Lazio'ya 8 puan fark atan Juventus, 11 golle de ligin açık ara en az gol yiyen ekibi. Defanslarındaki "paslı zincirin" katkısını Avrupa'da da gören Juventus Chelsea ve Shakhtar Donetsk'in de bulunduğu E grubunu sadece 4 gol yiyerek 12 puanla lider bitirdi. Son 16 turunda Celtic ile eşleşen Juventus'un bir süprize yer vermesi imkansız gibi. Çeyrek finalin en net adaylarından Juventus, kupanın da gizli favorisi.



Son zamanlarda Fernando Llorente  ile hücum gücünü de yükseltmek isteyen Juventus'un 30 milyon euro civarında bir bonservis bedeli ödemeye hazır olduğu malum. Yine de Arthuro Vidal, Fabio Quagliarella, Mirko Vučinić ,Sebastian Giovinco ve Alessandro Matri'li hücum hattı şu an İtalyan takımlarının en iyisi. Orta sahadaki "Top Class" isim Andrea Pirlo ve son 10 yılın belki de Dünya'nın en iyi kalecisi Buffon da takımın rakiplerine dehşet saçmasına yetiyor. Tecrübeli isimleri genç yeteneklerle harmanlayan Antonio Conte, şimdiden uzun vadede kredisini arttırdı.



Yeni stadyumları "Juventus Arena" ve 41.000 seyirci desteği Della Alpi'nin kasvetli ortamını çoktan unutturdu. Şike skandalından 6-7 sene içinde ancak sıyrılabilen ve 2.lige düşmesine rağmen sabırla bugünlere dönen "Zebralar" eski ihtişamlı günlerine bir selam çakıyor. Geçen sezonki şampiyonluk, bu sezonki lig performansı ve Şampiyonlar Ligi'ndeki yüksek tempoları bu yılın en dikkat çeken ekiplerinden biri yaptı onları. Kimine göre Serie A'daki kalite düşüşü ve diğer takımların zayıflaması, Juventus'a yaradı. Ancak Avrupa'daki başarıları bu durumu şimdilik yalanlar nitelikte. Juventus'un skor odaklı hücum futbolu, az gol yiyen defansı ve usta ayakları taraftarına da zevk vermekte.

 
Dünya futbol tarihinde Heysel Faciası ve 2006 şike skandalıyla değil, kupalarıyla anılmak isteyen Juventus artık daha farklı...

4 Ocak 2013 Cuma

Bir takım, üç kupa; SS Lazio...

1999-2000 sezonunda Roma şehrinin mavi yakası uzun süre unutulmayacak bir başarıya imza attı. O sezon Serie-A şampiyonluğu, İtalya Kupası ve Avrupa Süper Kupası, Lazio'nun müzesine sığmayan bir başarıydı...

ORANTISIZ GÜÇ...

Kimler yoktu ki o sezon Lazio'da?! Başta büyük başkan Sergio Cragnotti ve İsveçli deha Sven Goran Eriksson vardı. Sahaya bakığımızda ise Marcelo Salas,Juan Veron, Sinisa Mihajlovic, Pavel Nedved, Diego Simeone, Alen Boksic, Simone inzaghi, Nestor Sensini, Alessandro Nesta, Dejan Stankovic, Roberto Mancini, Matias Almeyda gibi yıldız oyuncuları görmek mümkündü. Bu kadronun tek bir anlamı vardı; orantısız güç...



3 KUPA...

O sezon 18 takımlı Serie-A'da 17 İtalyan, 1 İsveçli teknik adam vardı. O cesur İsveçli kurduğu takımla, oynattığı futbolla İtalya'ya bir resital sundu. Juventus'un 1 puan önünde şampiyonluğa koşan Lazio'da, tek kötü anı 4-1'lik Roma mağlubiyeti oldu. Gol krallığı listesine sadece 10. sıradan Marcelo Salas'ın girmesi, Lazio'nun takım oyunuyla bir yerlere geldiğinin en önemki göstergesiydi.

Kupa Galipleri Kupası şampiyonu olarak Manchester United'ın karşısına çıkan Lazio, Veron'un maçın adamı seçildiği maçta; Salas'ın tek mermisiyle kupaya uzandı. Belki de Ağustos ayında Monaco'dan gelen bu kupa, sezon sonundaki başarılara da bir ilham oldu.

Fırtına gibi esmeye devam eden Lazio İtalya Kupası'na da ağırlığını koydu. İtalya Kupası'nda iki maç üzerinden oynanan seri sonunda İnter'i devirip mutlu sona ulaşan Lazio için 1999-2000 sezonu 3 kupa ile hatırlanacaktı...

UNUTULMUYOR...

O sezon kazanılan 3 kupa, efsane takım, dönemine göre oynanan modern futbol ; Roma şehrinin mavi sevdalıları tarafından unutulmadı. Rakibi boğan orta saha, bitirici forvetler, skora katkı yapan süpriz isimlerle Lazio rakiplerinden her zaman bir adım öndeydi. Irkçılıkla ilgili yıllardır süre gelen problemlerine rağmen çoğu insanın sempatisini kazanmışlardı. İtalya futbolu adına bir şanstı Lazio. İspanya'nın Deportivo'suna karşı; İtalya'nın Lazio'su vardı çünkü. İkisi de inanılmaz, ikisi de hala tekrarlanamayan...

Lazio ilerleyen yıllarda aynı başarıyı gösteremeyerek, taraftarlarını anılarla avutur hale geldi.

Özellikle Güney Amerika ekolünü, Kuzey Avrupa bakış açısıyla yorumlayan Lazio; Güney Avrupa'ya kalıcı bir imza attı. Bu imzayı da kolay kolay kimse tarihten silemedi...



3 Ocak 2013 Perşembe

Milenyum onlara yaradı; Shakhtar Donetsk...

Milenyumla birlikte bazı şeylerin değişeceği beklentisi vardı insanlarda. Kimisi gerçek anlamda kıyametin kopacağına bile inandı. Bazılarına göre ise teknolojik kıyamet kapıdaydı. Ancak Doğu Avrupa'da milenyumla beraber bir "Dev" doğacaktı; Shakhtar Donetsk...



Milenyumun ilk yıllarında Doğu Avrupa zenginlerinin futbola el atması bir çok takımın kaderini değiştirecekti. Transferlere harcanan milyon eurolar akabinde başarıyı ve 1 Avrupa kupasını bölgeye getirecekti. Karla kaplı beyaz topraklar, futbol ateşi ile ısınacaktı...

Nevio Scala ile kazanılan ilk Ukrayna şampiyonluğu aslında olacakları bize fısıldıyordu. Dinamo Kiev'e dur diyebilen çıkacaktı en sonunda. Özellikle 2004-2005 sezonu ve Lucescu'nun takımın başına gelmesi; bir silkinme olacaktı Shakhtar Donetsk için. O sezondan günümüze kadar kazanılan 6 Ukrayna Lig Şampiyonluğu, 4 Ukrayna Kupası, 6 Ukrayna Süper Kupası ve 1 UEFA Kupası; Shakhtar Donetsk'i Avrupa kupalarında eşleşilmeyesice takımlar listesinde üst sıralara koydu. Belki de Doğu Avrupa'nın en istenilmeyeni!

Zor geçen yılların da ardından özellikle Mircea Lucescu ile beraber bir Güney Amerika esintisi oluştu Donetsk şehrinde. 2004'ten bu yana yapılan nokta transferler ve teknik adam istikrarı başarının formülü oldu. Belki de "sabır" anahtar kelimeydi bu formülün içinde. İlsinho, Luiz Adriano, Jadson ve Fernandinho gibi Brezilyalı isimlerin başını çektiği usta ayaklardan oluşan Shakhtar Donetsk, 2009 UEFA kupasını Werder Bremen'den söküp aldı. Zaten 2009 ilkbaharına kadar gelen süreç ve önceki yıllardaki başarılar kupanın habercisiydi.

Son dönemlerde Şampiyonlar Ligi'ne düzenli katılımı ile oluşturduğu "Devler Ligi" kültürü Shakhtar Donetsk'i iyiden iyiye korkulan bir ekip haline getirdi. 2010-2011 sezonunda Şampiyonlar Ligi'nde gruplarını 15 puan ile kapatmaları kimseyi şaşırtmazken; Roma'yı eledikten sonra çeyrek finalde Barcelona'ya elenmeleri tecrübelerine tecrübe kattı. 2012-2013 sezonunda Chelsea'yi ilk ikinin dışına itip son 16'ya kalmayı başaran Shakhtar Donetsk, şimdiden Borussia Dortmund taraftarını kara kara düşündürmeye başladı. Söz konusu Shakhtar Donetsk olunca aslında Borussia Dortmund taraftarına kızmamak lazım. Milenyumun korkulan ekibi Shakhtar Donetsk, kuralarda kimse tarafından istenmeyen bir takım zaten.

Shakhtar Donetsk'in yaptıklarına bakacak olursak; yakında Grimaldi Forum'un kapısına; "Dikkat Shakhtar Donetsk çıkabilir!" yazısı asılırsa şaşırmayın...



2 Ocak 2013 Çarşamba

Futbolun MATA'matiği..

Juan Mata, İspanya'nın altın jenaresyonunun alt yaş temsilcisi. 2006'da U-19 takımıyla bize karşı hat-trick yapan MATA'matikçi...

1988 doğumlu Juan Mata; üst düzey Valencia performansıyla göz doldurup Ada yolcusu olunca; büyüteç üzerine doğrutulur...

Oviedo ve Real Madrid alt yapı okullarının çalışkan öğrencisi; Valencia'nın altın çocuğu oluverir.  Bir çok başarılı La Liga maçları O'nu Real ve Barça'nın radarına tekrar sokar. Fakat aradan sıyrılan Chelsea olur ve "Ada Vapuruna" binen Mata; Premier Lig'in yolunu tutar...Vapur bileti yaklaşık 25 milyon euroya mal olur Abramovic için.



Fernando Torres'in Chelsea'de olması Mata için iyi bir motivasyonken; 10 numaranın da O'na verilmesi ayrı bir güç oldu. 4-3-3 ve 4-4-2 sistemlerinde orta sahanın her bölümünde oynar hali ve asistçi futbolu kısa zamanda Şampiyonlar Ligi'nde Mata ve Chelsea'yi en tepeye taşır 2012 mayısında. Özellikle kritik zamanda attığı goller ve matematiksel asistleri O'nu vazgeçilmez yaptı. Hala Chelsea'nin en etkili ofans adamı olarak yer alıyor ilk 11'de. 2012 Ekim ayında da Ada'nın en iyisi seçilmesi zaten her şeyin göstergesi. Karakteri de genç yaşta olgunlaşmıştır. Şöyle ki;  eski takımı Oviedo'nun batmasını önlemek için hisselerinden bolca satın almıştır tıpkı Cazorla ve Michu gibi.

Milli takım kariyerinin de parlak olması Mata'nın bir başka göze çarpan özelliği. Özellikle de ispanyolların altın çağına denk gelmesi O'nun bir avantajıydı. Pasa dayalı boğucu futbol tam da Mata'nın özelliklerinin parlaması içindi. İspanyol milli takımı ile bir çok zafere imza attı. Zaman zaman attığı sansasyonel çalım ve goller youtube'un sayfalarını süsledi. işte akılda kalanlardan en güzeli; Raul Albiol'ün affına sığınaraktan:

Bazı insanlar futbol için yaratılmıştır. Ama bazı insanlar için de futbol yaratılmıştır; Juan Mata...


Rahat uyu Yekini; Nijerya 98...

4 mayıs 2012'de ölen Rashid Yekini'nin de bulunduğu 1998 Nijerya kadrosu; tarifsiz...

Babangida, Okocha, Amokachi,T.West,Oliseh,Uche, Babayaro,Kanu,İkpeba ve 9 numara rahmetli Yekini gibi isimlerle Fransa 98'deki D grubu lideri. Paraguay ile beraber İspanya ve Bulgaristan'ı turnuva dışına atarak Avrupa futboluna atılan bir Afrika tokadı!!! Nijerya...

Özellikle Hierro ve Raul'un attığı 2 gole maçın son 20 dakikasında attıkları 2 golle cevap verip sahadan 3-2 ile ayrıldıkları maç; İspanya'nın tarihinde "kara" bir lekedir. Turnuvanın en önemli süprizlerinden biridir o maç. Siyah İnci'ler topluluğunun inanmışlığı akabinde Bulgaristan maçında da sahada olur ve İkpeba ile 3 puana koşarlar. Grubun son maçında ise 3-1'lik Paraguay mağlubiyeti onlara bir uyarıydı. Çünkü üst turda rakip yine bir Avrupa temsilcisi Danimarka olacaktı. Paraguay maçında alınmayan dersler ve İspanya rehaveti, 4-1'lik Danimarka hezimetiyle dönüş yolunu açacaktı...Ama bu, çilekeş bir kıtanın isyanıydı! Bir isyan hikayesiydi Nijerya 98!

İspanya:2-3:Nijerya;



Kim ne derse desin, 1994-1998 yılları arasındaki efsane Nijerya'ya yaklaşan bir Afrika takımı daha olmadı, kısa vadede olması da zor gibi. O jenerasyonun futbolcuları hem Afrika hem de Avrupa kulüp futbolu için büyük bir hazineydi. Nitekim bu hazinenin kıymetini bilen Avrupa devleri, bir çok kupayla dönemi karlı kapadı...

Hala o kadroyu tebessümle ve hayret içinde hatırlıyorsak, sen rahat uyu Rashid Yekini..



1 Ocak 2013 Salı

Kaptanoğlu kaptan; Stefan Effenberg...

Stefan Effenberg, doksanlı yıllarda Alman futbolunun yetiştirdiği en iyi orta saha oyuncularından. Mücadeleci, agresif, politik ve bir o kadar da hırçın...

2000-2001 Avrupa Şampiyonlar Ligi kupasının kazanan Bayern Münih'in kaptanıydı. Öyle sözde kaptan değil, kaptanoğlu kaptandı! Sert fiziği, hedefe giden şutları ve takımı mental ateşlemesiyle o sezon finalde Valencia'yı devirip kupayı kaldırmalarındaki en önemli isimdi. O sezon Avrupa'da yılın futbolcusunu seçmek hiç de zor olmadı: Stefan Effenberg !!!



Özellikle Münih kariyeri çok parlaktı. Üst üste kazandığı 3 lig şampiyonluğu ve Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu O'nun kalitesini iyice ortaya koydu. Her ne kadar kulüp kariyeri çok iyi olsa da milli takımda çok fazla forma şansı bulamadı. 1994 Dünya Kupasında oyundan alındığı bir maçtan sonra taraftara yaptığı el hareketi de Stefan Effenberg'in çirkin yüzüydü. Aslında Stefan Effenberg bir futbolcu olduğu kadar, madalyonun diğer yüzünde de tam bir "problem"di.

Stefan Effenberg, 1990'ların sonlarına doğru eşi Martina'yı terkedip, eski takım arkadaşı Thomas Strunz'un eşi olan Claudia Strunz ile yasak aşk yaşadı. 2004'te Effenberg ve C.Strunz evlendi ve Florida'da yaşamaya başladı. Bu olay O'nun karizmasını bir hayli çizdi. 1994 Dünya Kupasında yaşadıkları, rakip futbolculara olan hakaret içeren açıklamaları, Alman işçilerle ilgili yaptığı garip açıklamalar ve daha niceleri Stefan Effenberg'in diğer yüzü oldu hatıralarımızda.

Kavgacı futbolu, sansasyonel özel hayatı ve daha niceleriyle kariyerini Katar'da bitiren futbolcular kervanına katılan Stefan Effenberg, bir dönemin simge ismiydi.